“Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’” Meclis’te görüşüldü, onaylandı ve yasalaştı.
Yukarıdaki uzun ad, yasanın resmi adı. Kısaca “Sosyal Medya Yasası” olarak adlandırılabilecek yasa bizi hemen böldü. Meşrebine göre kimi “Dezenformasyon Yasası” kimi de “Sansür Yasası” dedi çok kızıp…
En çok tartışılan da yalan haber yayma suçuna 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası getiren 29. Madde oldu. Madde ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçunu tanımlıyor.
Suçun oluşması için ise beş şart var; yayılan haber gerçek değilse, ülkenin güvenliği ve kamu sağlığını ilgilendiriyorsa, halk arasında korku, panik ve endişe oluşturma kastı varsa, kamu barışını bozmaya yönelik ve aleni ise suç oluşuyor.
Yasanın diğer maddeleri de bu sosyal medya okyanusunda sorumlu tutulacak balıkların nasıl tespit edileceğini belirlenmeye çalışıyor.
Sosyal medya artık ucu bucağı bilinen, elle tutulabilen bir şey değil. Özellikle de mesajın “kaynağı” konusu sıkıntılı. Mutlaka bir kaynak var elbette ama ikinci aşamada bunu robot (Boot) hesaplar yayabiliyor.
Öte yandan VPN’nin de bulunduğu bir ortamda “suçlu kovalamak” nerede ise imkânsız.
Konunun teknik güçlükleri tamamen ayrı bir uzmanlık konusu ve devletin eli nereye kadar uzanabiliyor bilmiyoruz.
Ben siyasi yönünden söz etmek istiyorum.
Suçun adı “yalan haber yayma”…
Güzel ama “hangi haber yalan, hangi haber doğru?”
Bunun ölçütü var mı?
Var tabii. Bir şey ya olmuştur ya olmamıştır. Haberin 5N1K’sından bunu anlamak kolaydır.
Peki, güç sahipleri bunu eğip bükebilirler mi?
Yalanı doğru, doğruyu yalan gösterebilirler mi?
TUİK’in verileri mi doğru, ENAG’ın verileri mi?
Sağlık Bakanı mı doğru söylüyor, Türk Tabipler Birliği mi?
İşte burada henüz Türkçede tam olarak oturmamış iki kavram ortaya çıkıyor: “Misinformation” ve “Disinformation”
Misinformation “yanlış bilgi”. Daha doğrusu “doğru sanılan yanlış bilgi”. Yani ortada bir kasıt yok.
Disinformation ise doğru bilginin insanları aldatmak için yanlış hale getirilmesi ve tabi hemen arkasından da bunun yayılması geliyor. Asıl ayrım, bu yanlış bilgiden halkı belirli bir yönde harekete geçirecek beklentiler olması. Yanlış bilgi kasten yayıldığında dezenformasyon oluşuyor. Yani “ben öyle duydum…”la bitmiyor o iş. Doğrulamadan neden yaydın?
Dezenformasyon yeni bir şey değil, sadece sosyal medya ile çarpan etkisi korkunç derecede artıyor. Yoksa dezenformasyon Roma ve Pers savaşlarına kadar gidiyor. Dezenformasyonu genellikle devletlerin istihbarat servisleri yapıyor. Hatta isim babasının Joseph Stalin olduğunu öne sürenler bile var.
Bir medya mensubu olarak Trump’ın “fake news” (Palavra?) dediği haber tipinden en çok biz medya mensupları rahatsızız. Çünkü dezenformasyon en çok doğru haber vermek için mücadele eden bizleri yaralıyor.
Peki, dezenformasyon yasa ile, yasak ile engellenebilir mi?
Ben çok zor olduğunu düşünüyorum ama sonuna kadar yanındayım, çünkü dezenformasyonun önlenmesinde en çok dürüst gazetecilerin çıkarı var.
@kalemciler